ForumA Türkiyenin En Kaliteli Bilgi Paylaşım Sitesi...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKAYIT OLGiriş yapGünün KonusuKayıt Ol
Sosyal yer imi
Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde ForumA Türkiyenin En Kaliteli Bilgi Paylaşım Sitesi... adresi saklayın ve paylaşın
Anahtar-kelime
forumA+
Sohbet | ForumA
Reklam Vermek için

Reklam vermek için: forumfa@hotmail.com

Www.Foruma.Forum7.Biz

TÜRKİYENİN EN KALİTELİ A KALİTE FORUM SİTESİ....

 


****** ün Özel Hayatı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
*
Admin
Atatürk ün Özel Hayatı Pb_admin_1247770169

Admin

*
Üyelik tarihi: 19/05/08
Mesajlar: 359
Nerden: Foruma.liyiz.biz

*

İtibar
Başarı Puanı:
Atatürk ün Özel Hayatı Img_left250/250Atatürk ün Özel Hayatı Empty_bar_bleue  (250/250)
Paylasımcılık:
Atatürk ün Özel Hayatı Img_left250/250Atatürk ün Özel Hayatı Empty_bar_bleue  (250/250)

Atatürk ün Özel Hayatı Vide
MesajKonu: ****** ün Özel Hayatı Atatürk ün Özel Hayatı EmptyÇarş. Haz. 24 2009, 17:16

* *
******’ün Özel Hayatı

11-eylul 1922’de, Türk ordusunun İzmir’e girişinin ikinci gününde ******’ün şehre geldiğini duyan Latife Uşşaki, onunla tanışmak için her gün karargâha gidiyor, ancak ******’le görüştürülmüyordu. Bir gün, nöbetçinin meşguliyetinden yararlanıp içeri giren Latife Hanım, ******’le konuşma fırsatı bulmuştu.
O dönemde İzmir’de birçok yangın çıktığı için ******’e, daha güvenli olacağını düşündüğünden, karargâhını babasının Göztepe’deki köşküne taşıması teklifinde bulundu. Uşşaki ailesi ******’ü 20 gün köşklerinde ağırladı. Bu dönemde arkadaş olan ****** ve Latife Hanım, daha sonra da haberleşmeye devam ettiler. Ancak Latife Hanım, köşklerinde kaldığı süre içinde ******’e âşık olmuştu ve bunu dolaylı olarak dile getiriyordu. Zira ortalıkta pek görünmemesine rağmen her gece ******’ün yastığının üzerine kırmızı bir gül bırakıyordu.
1898 doğumlu Latife Uşşaki, İzmir’in tanınmış ailelerinden Uşakizade (sonra Uşşaklı) Muammer Bey’in kızıydı. İzmir Lisesi’ni bitirdikten sonra, Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk okumuştu. Londra’da dil öğrenimi gördükten sonra kurtulus-savasi henüz bitmeden İzmir’e ailesinin yanına dönmüştü.
******, Latife Hanım’ın eğitiminden ve zekâsından çok etkilenmişti. Ancak ******’ün hayatında ona büyük bir aşkla bağlı olan Fikriye Hanım vardı. ****** ve Fikriye’nin yolları Zübeyde Hanım’ın ikinci evliliği nedeniyle kesişmişti. Zira Fikriye, ******’ün üvey babası Ragıp Bey’in kız kardeşinin kızıydı. Yani onun üvey kuzeniydi. ****** yüzbaşı olduktan sonra arada sırada geldiği ailesinin evinde, Fikriye ile tanışmıştı. Fikriye ise, bir dönem Mısırlı zengin bir adamla evli kalıp boşanmış, ardından İstanbul’ a dönerek Zübeyde Hanımların evine yerleşmişti. Zübeyde Hanım, Fikriye’ yi çok sevmesine rağmen, ******’ün kız kardeşi Makbule ondan hoşlanmıyordu.
******’ten sadece bir ya da iki yaş büyük olduğu tahmin edilen Fikriye Hanım, Kurtuluş Savaşı sırasında ******’ü yalnız bırakmamış, ona bakmış, Çankaya’da birlikte yaşamışlardı. Zira Kuvayi Milliye’ yi örgütlemek ve vatanı kurtarmak için çalışan ******’ ün günlük işlerine yardım etmesi için güvenebileceği kadın bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Her ne kadar yardımcısı Bekir Çavuş ******’e hizmet etse de, tüm bu işlere bir kadın elinin değmesi şart olmuştu ve akla gelen en uygun isim Fikriye Hanım’dı. Ankara’ya bu amaçla çağrılan Fikriye, kısa sürede tüm Çankaya tarafından benimsenmişti. Milli mücadele döneminde sabaha kadar odasında çalışan ******’ ü kahvesiz bırakmamak için ona yardımcı olan Fikriye Hanım, çok geçmeden bu karizmatik lidere aşık oldu. Salih Bozok daha sonra yazacağı kitapta Fikriye Hanım’ı, ortadan az uzun, ince, kara kaşlı ve kara gözlü, aydınlık yüzlü, güzelden çok alımlı bir hanım olarak tasvir edecekti ve onun için şunları söyleyecekti:
Şahsi kanaatim, resimlerinden gördüğüm kadarıyla oldukça güzel ve tutkulu bir kadın. Sanki içime yay veya boğa burcuymuş gibi bir his doğuyor.
******, bu dönemde Türk ordusunun İzmir’e girişinden dolayı yapılan kutlamalar için İzmir’e gittiğinde Latife Hanım’la tanışmıştı. Fikriye Hanım, gazetelerde ****** ve Latife Hanım’ı aynı karede gördüğünde onun için oldukça azap verici bir dönem başlamış oldu. Hem Milli Mücadele yıllarında Çankaya’da geceli gündüzlü çalışması hem de Latife Hanım’la ******’ün tanışması onu çok yıpratmıştı, zira bir süre sonra verem olacaktı.
****** Fikriye Hanım’ın biran önce iyileşmesini istiyordu ve onu tedavi görmesi için munih’teki bir sanatoryuma gönderdi.
Bu arada ******’ün annesi Zübeyde Hanım da sağlık problemleri yaşıyordu. Tedavi için İzmir’e giden ve Latife Hanımların köşkünde ağırlanan Zübeyde Hanım, 14-ocak 1923’te hayata gözlerini yumdu. Annesinin ölümü üzerine İzmir’e giden ******, Latife Hanım’la 29-ocak 1923’te Muammer Bey’in evinde, sade bir nikâh töreniyle evlendi. Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir ******’ün, Mustafa Abdülhalik Renda ile Salih Bozok ise Latife Hanım’ın tanıklarıydı.
Evlilik haberini Almanya’da, tedavi gördüğü sanatoryumda alan Fikriye Hanım, Münih’ten Çankaya’ya geldi. Bu zamansız dönüş oldukça acı biçimde sonuçlanacaktı. ******’ü görmek için köşke geldiğinde Latife Hanım’la ****** kahvaltı etmekteydi. ******’e Fikriye Hanım’ın köşke geldiği haberi verildi ancak Latife Hanım öfkeden çılgına dönerek Fikriye Hanım’ın köşkten kovulmasını emretti. Fikriye Hanım itiraz etmeden faytona bindi, inanılmaz derecede üzgündü. Bu yüzden kendisine hediye edilen tabancayla yolda kendisini vurdu. Ancak konuyla ilgili farklı spekülasyonlar vardı.
Fikriye’nin ******’e duyduğu büyük aşk gibi, ölümü, son yolculuğuna nasıl uğurlandığı ve mezarının yeri de “sırlarla” dolu oldu. Zira ölüm nedeninin intihar olmadığını, cinayete kurban gittiğini ortaya atan görüşler vardı. Dönemin tek hastanesi olan Memleket’e yetiştirilen Fikriye’nin ölümü ile söylenenlerin hiçbiri birbirini tutmuyordu.
Fikriye Hanım’ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer daha sonra konuyla ilgili şu açıklamayı yapacaktı:
Anlatıldığına göre, halamı faytonun içinde sırtından vurulmuş olarak buluyorlar. Babam Enver Bey, o gün halamın ölümünden haberdar edilmiyor. Ertesi sabah sivil polisler Çankaya’dan gelen şifahi bir emirle babamı Ankara’ya götürüyorlar. Babamın ısrarlarına rağmen halamın cesedi kendisine gösterilmiyor. Mezkûr tabanca dâhil merhumenin bütün şahsi eşyalarına el konuluyor. Bunun üzerine babam bir arkadaşıyla beraber halamın o gece kaldığı hastaneyi araştırıyor. Cinayet günü halamla aynı hastanede kalan bazı hastaların isim ve adreslerini tespit ediyorlar. Bu hastalardan biri Polatlı Çoban Hüseyin’miş. Hadise günü üst kat tamamıyla boşaltılırken, onu baygın zannedip başka koğuşa nakletmişler. Babamlar bu çobanı daha sonra köyünde bulmuşlar ve o gece ne olduğunu sormuşlar. Çoban Hüseyin aynen şunu söylemiş: ‘O gece bir avrat getirdiler. Sabahlara kadar avazı dinmedi “Alçaklar, katiller, vurdular beni” diye bağırıyordu. Halam ertesi gün ölmüş.
18-temmuz 2006 tarihli Sabah Gazetesi’nde Fikriye Hanım’ın mezarının nerede olduğuna dair bir haber yer aldı. Fikriye Hanım’ın 82 yıllık “Mezar sırrını” Salih Bozok’un aile dostu olan araştırmacı Eriş Ülger açıkladı:
Fikriye’nin mezarı Köşk’e çıkarken sol tarafta, bugünkü Kuğulu Park civarında, küçük bir mezarlıkta.
Fikriye Hanım’ın ölümü ******’ü derinden sarstı. Salih Bozok’ un anlattığına göre, ****** bir gün eşi Latife Hanım’ a yanlışlıkla “Fikriye” diye hitap etmiş, bu yüzden ****** ile Latife Hanım’ın arası uzun süre bozulmuştu.
Evlilikleri boyunca birçok yurt gezisinde ******’e eşlik eden Latife Hanım, modern ve medeni Türk kadınının simgesi olma görevini üstlendi. ******’ün isteği üzerine meclisteki oturumları izlemeye giden Latife Hanım, TBMM’ye giren ilk Türk kadını oldu. Her önemli toplantıda bulunmuş ve askeri manevralara katılmış olan, ******’le en hayati konuları dahi tartışabilen Latife Hanım’a ****** büyük saygı duyuyordu. Ancak Latife Hanım, evlendikten sonra oldukça hırçınlaşmıştı. 2 yıl süren evlilikleri boyunca Latife Hanım hırçınlığıyla ******’ü yıprattı. Evlendiklerinde Cumhuriyet henüz yeni kurulmuştu, ******’ün sorumlulukları büyüktü, ancak Latife Hanım ona destek olmaktan çok sorun çıkarıyordu. Bunda genç yaşta olmasının da etkisi vardı.
Birçok şiddetli gerginlik yaşadıktan sonra ****** iki defa Latife Hanım’dan ayrılmak istemiş, ancak Latife Hanım, Salih Bozok’tan arabuluculuk yapmasını istemiş ve araları yumuşamış, en sonunda 1925 yazında Doğu Anadolu gezisindeki tatsız tartışmadan sonra boşanmaya karar vermişlerdi.
5-agustos 1925 tarihinde resmen ayrıldıklarında boşanma haberi radyoda yayınlanan bir hükümet bildirisi ile duyuruldu. Latife Hanım boşanmayı kabullenememiş, ******’le barışıp yeniden beraber olmayı ümit etmişti.
Ölümüne kadar ******’le olan evliliği hakkında konuşmayı ya da yazmayı kesinlikle kabul etmeyen Latife Hanım, 12-temmuz 1975’te İstanbul’da hayatını kaybetti ve Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığına gömüldü.
******’ün özel hayatıyla ilgili olarak en yakın arkadaşlarından ve aynı zamanda başyaverlerinden olan Salih Bozok, “******, Latife ve Fikriye İki Aşk Arasında” kitabını yazdı. Kitap, ******’ün hayatındaki iki önemli kadın ekseninde geçen olayları anlatıyordu ve hiçbir yerde yayınlanmamış anılara, ******’ün özel hayatından bilinmeyen kesitlere yer veriyordu.
İstiklal Mahkemeleri Üç Aliler Divanı’nın üyesi, ******’ün silah arkadaşı ve sırdaşı Kılıç Ali’nin oğlu Altemur Kılıç kendisiyle 11-agustos 2006 tarihinde yapılan röportajda, ******’ün Latife Hanım’la olan evliliği hakkında açıklamalarda bulundu. Altemur Kılıç, amcası Muzaffer Kılıç’ın ******’ün yaveri; annesiyle halalarının Çankaya yıllarında Latife Hanım’ın yakın dostları olması sebebiyle tarihsel bir takım gerçeklere vakıftı.
Adı Latife Hanım Tarafından Konulan Altemur Kılıç’la Yeni Şafak Gazetesi Tarafından Yapılan Röportaj:
*Latife Hanım ile ******’ün boşanma nedeniyle ilgili bizden farklı bir şey biliyor musunuz?
****** başlangıçta beğenmiş Latife Hanım’ı, uyuşmuşlar. Gelecekteki aydın Türk kadınının modeli olacağını düşünmüş, bunun için evlenmek istemiş. Kadınlara laf etmek istemem ama Latife Hanım daha sonra biraz ne oldum delisi olmuş. Hırçınlaşmış. ******’le mücadeleye girmiş.
*Bunlar babanızın anılarında var. Halalarınızdan ve annenizden ne duydunuz?
Şöyle derlerdi: Latife Hanım iyiydi, severdik. Ama konumunu hazmedemedi. ******’e herkesin yanında “Kemal” derdi. Ayrıldıkları gün çıkan tartışma da şöyle olmuş mesela: ****** kapıdaki nöbetçiyle sohbete dalmış. Latife dehşetli kızmış. Bir nöbetçiyle nasıl böyle konuşur, diye. ****** askerdi fakat hoyrat değildi. Paris, Sofya görmüş, Fransızca bilen ince bir adamdı. Latife Hanım onu terbiye etmeye, kendine uydurmaya kalkmış.
*******’ün sofra sohbetlerinin çok uzaması ve Latife Hanım’ın bunu engellemeye çalışması da ayrılış nedeni olarak gösterilir?
****** arkadaşlarıyla sohbeti severdi. Latife Hanım onu boğduğu, hoyratlık yaptığı için mutsuz oldu ******.
*******’ün boşanarak arkadaşlarını eşine tercih ettiği de söylenir.
****** hayat tarzının değiştirilmesinden rahatsız oldu. Latife Hanım’da istediğini bulamadı.
*Latife Hanım, ******’e söz verdiği için hiç konuşmamış. Babanız da anılarında “Bildiklerim benimle mezara gidecek” diyor. Neden bu kadar ısrarla susuluyor?
Ben bunları tahmin etmiş gibi “İleride ****** ile ilgili dedikodular çıkaracaklar, anlatın da ben bileyim hiç olmazsa” dedim babama. Bana gözlerini açarak öyle bir baktı ki neredeyse dövecekti. “Ben” dedi “Devlet sırlarını da ******’ün özel sırlarını da kimseye anlatmaya mezun değilim. Sana da anlatmam”
*Hiç mi bir şey anlatmadı?
Babam ******’ün özel hayatını bilecek kadar yakınındaydı. Ama özelini, devlet sırlarını söylememesi çok normal.
*Devlet sırrı ******’ün asker ve devlet adamlığıyla, diğeri ******’ün insan yüzüyle ilgili. Söylediklerinizden gizlenmesi gereken bir şeylerin gizlendiğini mi anlamalıyız?
Gizlenmesi gereken bir şey değil. Herhangi bir şey. Ben en yakın arkadaşımın sırrını da açıklamam. Değil ki ****** gibi bir adamınkini açıklayayım. Latife Hanım’ın kasası açılsın deniyor. Biz bunca yıl sonra ******’ü Latife Hanım’ın evrakından tanıyıp, onun kötü adam olduğuna karar vereceksek o başka. Niye kötü adam olsun ki! O evrak cumhuriyetin kurucusu olsa bile mutluluğu, üzüntüsü, zaafları, heyecanları, pişmanlıkları ile bir insanı tanıtacak bize. ****** hiçbir zaman put olmak istemedi. Anlattıklarımız kıymetli ise, işte anlatıyorum. Ama babamın dediği gibi, farklı bir bilgiyi benden istemeye kimsenin hakkı yok.
*Bu, bir şeyler bilip de gizlediğiniz anlamına mı geliyor?
(Düşünüyor.) Olabilir. Duyup bildiğim şeyler var ama prensip olarak anlatmam. Ölünceye kadar saklarım. Esrarengizlik değil bu.
*Latife Hanım’ın kasasının açılmasına niçin karşısınız?
Latife Hanım isteseydi bunu kendisi yapardı. Onun ölümüne yakın bir vakitte kimi notlarını yaktığı biliniyor. Dolayısıyla yakmadıkları görülebileceğini, bildiği, hatta görülmesini istediği şeyler olabilir. ******’ü kötülemek isteyenler öküz altında buzağı arayacaklar. Başka faydası olmaz.
*Latife Hanım ayrılış nedeni olarak bir “yılan”dan bahsediyor. Babanız da Latife Hanım’ın ******’ü arkadaşlarından ayırmaya çalıştığını söylüyor. Kızgınlığı fark ediliyor. Bu “yılan” babanız Kılıç Ali olabilir mi?
Değildir herhalde. Yıllar sonra Latife Hanım’a gittim sordum; babama, amcama kızgınlığınız var mı, diye. “Katiyen” dedi. Latife Hanım’ın onlara kızgınlığının nedeni şu olabilir: Fikriye Hanım Çankaya’ya gelince Latife Hanım “Kovun bu kadını” diyor. Amcam da “Hanımefendi, bu kadın zor günlerde bizim çamaşırlarımızı yıkadı, kovamam” diye dikleniyor. Bunun için babama da, amcama da kızıyor Latife Hanım.
*Bir anınızı anlatır mısınız?
Florya’daydık. Ülkü’yle denize giriyorduk. ****** de evin önündeki masada oturuyor. Bize seslendi “Çok kaldınız üşüdünüz, artık çıkın” dedi. Çıktık merdivenden. İkimizin de elinden tuttu. Havlularımızı verdi arkamıza. Dondurma yer misiniz, diye sordu. Frambuazlı dondurma vardı. Ne vakit frambuazlı dondurma yesem burnumun direği sızlıyor. (ağlıyor) ******’ü bir daha görmedim. Arkasında ekoseli bir süveteri vardı. Saçları önüne düşmüş. Biz canı sıkkın zannettik. Meğer hastaymış. Hâlâ içim acıyor.
Çocukları çok seven ******, Afet İnan, Sabiha Gökçen, Fikriye, Ülkü Adatepe, Nebile, Rukiye, Zehra ve Mustafa isimlerinde 8 çocuğu manevî evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları ise himayesine aldı. Onlara iyi bir gelecek hazırlayan ******, mirasından çocuklarına da pay ayırdı.
Ülkü Adatepe, ******’le aynı çatı altında tam 5 yıl yaşamıştı. Kendisiyle yapılan bir röportajda manevi babasıyla ilgili olarak çok özel açıklamalarda bulundu.


www.foruma.yetkin-forum.com
* *


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.tutkuradyo.ws.tc

****** ün Özel Hayatı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ForumA Türkiyenin En Kaliteli Bilgi Paylaşım Sitesi... :: Kişiler Toplum Yaşam Biyografiler Yaşam Siyaset :: Mustafa Kemal ****** -
Forum İstatistikleri
Kullanıcılarımız toplam 2010 mesaj attılar Sitede bugüne kadar en çok 685 kişi Paz Ocak 25, 2009 6:13 pm tarihinde online oldu. Son kaydolan kullanıcımız: Kemal
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar